Yerleşim birimleri küçüldükçe oradaki siyasetin kalitesi de düşer.
Çok partimiz var. Partiler kadroları ile işlevini yerine getirir.
Örneğin belde ve kasabalarda nüfusun görece düşük olması siyasi partilerin eğitimli ve politik donanımlı kadrolar bulmalarını zorlaştırır.
Bunun doğal sonucu olarak kadro boşlukları ideolojik/siyasal donanımı olmayan kişilerle doldurulur.
Entellektüel düzeyi vasatın altında, hiçbir fikir üretmeyen, sadece kararlara “kelle” olarak katılan kişilerle...
Kadro sıkıntısı kaçınılmaz olarak ortak karar alınması gereken organda tekelleşme yaratır; buralarda tek kişi ya da küçük bir grup karar alır, diğerleri parmak kaldırır.
Ama ender de olsa kimi durumlarda süreç tersine de işleyebilir ! Bu gibi durumlarda piramidal yapı tersine döner; tepedeki manipülatörler emir veren değil emir alan konumuna düşer.
İşin ilginci, yapıların disiplin ve etik anlayışı ilkelere dayalı olmadığı için bu gibi durumlar kolay tolere edilir; hiçbir şey olmamış gibi yola devam edilir...
Siyaset de piyasa gibidir. İhtiyacın dışına taşmış parti sayısı, kaçınılmaz olarak kadrosal yozlaşmaya yolaçar. Bunun tuhaf gelişmeleri siyaseti biraz daha yozlaştırır...
Buna siyaset literatüründe kasaba siyasetçiliği denilir.
Yeni Ufuk
Haber :
ETİKETLER : Yazdır
Red olan taşınmazlar için Ereğliyi düşünen kahramanlar, su parasına zam yapılırken neredeydi ?
Belediye meclis üyeleri kamusal mülklerin satışına karşı "halk kahramanı" rolüne bürünürken, temel ihtiyaçlara gelen zamlara sessiz kalarak gerçek yüzlerini gösterdi.
Bir siyasi hamlenin samimiyeti, *halkın temel ihtiyaçlarına* dokunulduğunda belli olur.
Taşınmaz satışına karşı çıkıp zamlara sessiz kalanlar, ikiyüzlülerin ta kendisi kendi menfaatlerini düşünen 10 kişilik gruptur. Bunları domine edenlerin piyonu olmuşlardır.
Beğenildi (1)
- s.
- 1