Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonuna bağlı Genel-İş Sendikasının CHP’li İzmir belediyesi grevi nahoş bir fırsatçılığın ve siyasi körlüğün seçkin bir örneği olarak tarihe geçti.
Kimse işçi haklarına karşı değil. Kimse demokratik bir hak olan greve karşı değil. Ama, zaten iktidarın baskısı altındaki bir belediyede alınabileceğinin son kertesine kadar alınmışken greve çıkılmasını başka şekilde nitelemek mümkün değildir.
Genel-İş’in karşısında zaten işçi haklarını ve bu arada grev hakkını savunan, asgari ücrete ek zam yapılması için kampanya başlatan, memur ve emekli maaşlarının artırılması için her gün bastıran bir partinin belediyesi vardı. Bu belediyenin imkanları da belliyken en düşük aylığı yoksulluk sınırının üzerinde (yani 80bin liranın üzerinde) sözleşme yapacağım cakalanmasıyla greve çıkılması sözcüğün tam anlamıyla politik kokular da veren bir fırsatçılıktı.
Bunun yanısıra haksız rekabetti. Çünkü öteki sendikaların karşısında CHP’li İzmir belediyesi yok !
Tepkiler olması yoksulluk sınırının üzerinde maaş grevi sürer miydi, bilmiyoruz.
DİSK, “devrimci” bir konfederasyon; Genel-İş de özellikle CHP’li belediyelerde örgütlü bir sendika. İzmir ise CHP’nin kalesi Atatürkçü bir İl. Böyle bir İl’de gardı düşük bir belediye yönetimine karşı (üstelik verilebilecek de verilmişken) toplusözleşme zaferi (!) elde etmek, gerçekte Pirus zaferidir !
Bunlar kendi kalelerine gol attı, umarız farkında değillerdir !..
Yeni Ufuk
Haber :