Dünya bankası Türkiye ekonomisinin 0,5 puan büyüyeceği tespitini yapması Maliye Bakanı Şimşek’i çok sevindirdi. Beyanat üstüne beyanat veriyor, izledikleri ekonomi politikanın istikrarlı büyümenin temellerini attığını filân söylüyor.
Büyüme eğer tüketime dayalı şişirilmiş büyüme değilse ya da üretime dayalıysa bu önemlidir. Çünkü üretime dayalı ekonomik büyüme milli gelirin de büyüdüğü anlamına gelir, bir diğer deyişle ülkenin görece zenginleştiği anlamına…
Gelgelelim ülkenin zenginleşmesi olayının bir de zenginliğin paylaşılması kısmı vardır. Milli gelir âdil şekilde bölüşülüyorsa sorun yoktur. Aksi ise ortada bir gelir bölüşümü sorunu var demektir.
TÜİK’in istatistikleri, milli gelirin yüzde 48’nin nüfusun yüzde 20’si tutarından paylaşıldığını gösteriyor. Geriye kalan yüzde 80, milli gelirin yüzde 52’sini paylaşıyor.
Bu, adil bir paylaşım değildir. Sorun burada işte ! Türkiye’mizde yıl yıl milyoner sayısı biraz daha artarken buna karşılık yoksul sayısı ile açlık sınırının altında yaşayanların sayısı yükseliyor.
Bu adaletsizliğin en bariz örneğini sabit gelirlilerin yaşam çıtalarında görüyoruz. Sabit gelirli nüfusun sadece küçük bir kısım yoksulluk sınırının üzerinde gelire sahip; buna karşılık çoğunluğu yoksulluk ve açlık sınırlarının altında yaşıyor, daha doğrusu yaşam savaşı veriyor !..
**
Üretime dayalı ekonomik büyümenin dikine hareketi ülkenin görece zenginleştiğini gösterir dedik. Dünya Bankasının tespitine biz de sevindik. Ama, bundan daha önemli bir şey vardır: Gelir dağılımının âdil olmaması !
Maliye Bakanı bu işe ne diyor acaba ?..
Yeni Ufuk
Haber :
ETİKETLER : Yazdır