Politika

Yaşamın gerçeği…

Yeni Ufuk’un Görüşü

Abone Ol

Boş ya da boşalma süreci içindeki koltuklar varsa, oralara birilerinin oturmak istemesi doğaldır.

Ayrımsız her koltuk için böyledir bu.

İstisnalar sözdışı, hiç kimse, özellikle siyasetçiler, koltuklarını bırakmak istemez. Birileri de o koltukların boşalmasını ve kendi altına sürülmesini ister.

Çünkü koltuk, bir sosyal, ekonomik ve siyasal kariyer simgesidir.

Koltuk, bir mevki elde etmektir. Ama, edilen o mevkinin bir de topluma dönük yüzü vardır. Koltuğu isteyen/alan, topluma, en azından kendi mensuplarına bir şeyler vermek zorundadır. Vermezse, koltuğunu yitirir. Koltuk, bir üretim aracıdır bu anlamda…

Adam var koltuğa oturuyor, ama görev süresi içinde ne topluma ne de kendi mensuplarına bir şey vermiyor. Ama, zamanı gelince, yine de talip oluyor o koltuğa !

Bu bir psikolojik rahatsızlıktır. En hafif deyimiyle, arsızlıktır.

Böyleleri çok. Her alanda…

Oysa toplumsal diyalektik değişimi/gelişimi öngörür, durağanlığı reddeder; değişimi engelleyenleri şu veya bu şekilde eler.

İktidarların, iktidar koltuklarının, her alandaki öteki koltukların değişmesinin temelinde bu gerçek yatar.

Başarısız olan gider, başarı vadeden gelir. O da başarısız olsa  o da gider.

Başarısızın gitmediği koşullarda zararı onun dışındakiler görür.

Sonuç ?

Başarısız olanlar gitmelidir ! Başarının ölçüsü, topluma/kendi tabanına ne verdiği sorusunda gizlidir.

Başarısızlar, gitmek istemese de gönderilmelidir.

Yeni Ufuk


Haber : 

Abone Ol