Uyu Yeşillikler İçinde Ilgaz...

Yaşama konulan son noktanın adıdır ÖLÜM... Ne ki, bu nokta, kimi insanlar için ölmekte öten öte bir anlam taşır. Ve, yeni bir yaşamın başlangıcı olur onların ölümleri...

Abone Ol

Yaşama konulan son noktanın adıdır ÖLÜM... Ne ki, bu nokta, kimi insanlar için ölmekte öten öte bir anlam taşır. Ve, yeni bir yaşamın başlangıcı olur onların ölümleri...

Rıfat ILGAZ’ın ölümü böyle bir ölümdür. “Her ölüm er-ken ölümdür”; ama, Ilgaz Hoca’nınki çok erken oldu. Çünkü O, dörde bölmüştü YÜZYIL’ını; üçü gitmiş, geriye yemyeşil bir Baharı kalmıştı... Talihsizliğine bakın ki, ‘SİVAS’ vurgunu-nu yediğinde, 82 yıldır sürdürdüğü yaşama direncini yitirdi; biz de, O güzel İNSAN’ı yitirdik...

 

*

Cumhuriyet döneminin güç koşullarında yetişmiş bir e-ğitimciydi. 82 yıllık ömrüne, yaşı kadar yapıt sığdırdı. Onun asıl gıpta edilecek yanı da buydu. Ama biz bu güzel insana, hiç de güzel bir ömür yaşatmamışız... Her zaman bir yastığa hasret, işkenceler, hapisler, sürgünler, acılar, yokluklar, hak-sızlıklar içinde geçmiş koca ömrü... Ahmet Arif’in de söylediği gibi, “Bir ömrü, halkımızın, insanlığın mutluluğu için bile bile kahrolarak verdi” gitti... Alnı ak, yüreği pırıl pırıl, insan sevgi-siyle dolu, mavi gözleri ışıl ışıl, başı dik olarak gitti. Kula kul-luk etmedi, kalemini satmadı...

Bu öyküyü bir de Ilgaz Hoca’nın dizeleriyle anlatırsak: “SINIF’ın ozanıydı mimli / HABABAM SINIFI’nın yazarıydı ünlü / Bir varmış yokmuş oldu sağlığında / Kimini vurguncu yaptı 39 harbi / Onu gazete tiryakisi / Önce şiirde sevdi kavgayı / (Ama) hesap soracak ayakları / Sokak sokak bir dü-şüncenin ardında dolaştığı için / Başı, eğilmez dik baş da öyle.” Bir yakınma, bir pişmanlık değildir bu söyledikleri: Bir inancın, bir inancın, bir idealin gerçekleşmesindeki soylulu-ğun anlatımıdır bu dizeler... “Kaldır başını kan uykulardan / Böyle yürek, böyle atardamar / Atmaz olsun / SES ol, IŞIK ol, YUMRUK ol” demiştir hep.

*

Ilgaz Hoca; “İki iş tuttum ömür boyu köklü / Çocukları okutmaktı ilk işim / ikincisi / Yazdığımı çocuklara okumak” di-yor... Ne yazık ki, okutturmamak için uğraştılar hep... O da, yazmak için uğraştı; bir gün okunacağı inancı içinde... Çünkü bir yakınması yoktu gençlerden, çocuklardan... Canı yansın diye işinden attılar sık sık; ama O, yılmadı, korkmadı: Yazdı, yazdı... Ya yazamadıkları? Olası ki, yazdıklarından çok belki de...

Ahmet Arif’e yazdığı bir mektubunda şunları yazmıştı: “Yeşillikler içinde bekle beni...” Ve O, şimdi ömrünün baha-rında, yeşillikler içinde uyuyor, Zincirlikuyu’da...

SEN, hep içimizde yaşayacaksın...

Rahat uyu ILGAZ, sen ANADOLU’nun yüce bir dağısın...

 

 


Haber : 

Abone Ol