"Seçim demokratik ve eşit koşullarda yapılmalı"

Zonguldak Eğitim-İş Başkanı Metin Kahveci, 12 Haziran seçimini, 100 kiloluk bir boksörle 50 kiloluk bir boksörün maç yapmasına benzetti. Kahveci seçimin eşit ve demokratik koşullarda yapılmadığını ileri sürdü.

Abone Ol

Zonguldak Eğitim-İş Başkanı Metin Kahveci, 12 Haziran seçimini, 100 kiloluk bir boksörle 50 kiloluk bir boksörün maç yapmasına benzetti. Kahveci seçimin eşit ve demokratik koşullarda yapılmadığını ileri sürdü.

 

Kahveci’nin açıklaması şöyle:
“12 Haziran secimin de sözün bittiği yerdeyiz. Her iki kişiden biri AKP’ye oy verdi. İktidar partisi iktidarın nimetleri kullansa da yapılan secimin demokratik olduğu kadar da eşit koşullar  da gecen bir secimin olmadığıdır. Kısacası yüz kiloluk bir boksör ile elli kiloluk boksörlerin  maç yapmasına  benzemektedir. Böyle bir maçta sonuç zaten başlamadan bellidir. AKP 12 Haziran seçimini medyanın yüzde 95 desteğini alarak  , yönetimde olmanın  avantajını da çok  iyi kullanarak ,ABD ve AB’nin   estirdiği rüzgarları ustalıkla kullanarak ülkemizi  3.kez 4 yıllığına milletimizden yetki alarak başarmıştır. Milletimizin verdiği karara saygılıyız. Hayırlı olmasını diliyoruz.

 

Milletimiz ülkemizde yaklaşık 15 milyon insanın açlık ve sefalet içinde yaşadığına inanmamış,3 milyona yakın küçük esnafın battık mahvolduk sözlerine kulağını tıkamış, ülkemizde yaklaşık 5 milyona yakın  tarım ve hayvancılıkla uğraşan çiftçilerin çok iyi durumdaymış  da  hiç kimsenin haberi olmamış, asgari ücretle geçinen yaklaşık 5 milyon çalışanın hiç geçim sıkıntısı yokmuş, emeklilerimiz aylık maaşlarıyla insan gibi bir hayat standartlarında yaşıyorlar da muhalefetin haberi olmamış, kamuda çalışan emekçilerin  eşit işe eşit ücret sorunu çözümlenmesinin yanında   emekli ikramiyeleri ve maaşları neredeyse yarı yarıdan tamamen eşitlenmişte ahalinin haberi olmamış,  yer altı ve yer üstü kaynakları peşkeş çekilmemiş, 70 milyar dolar cari açık yokmuş,devletin iç ve dış borçları yokmuş,  ülkemizde  YGS ,KPSS, polis sınavı, LYS vb sınavlar  hiç hırsızlık olmamış, eğitim  sorunları tamamıyla çözümlenmesinin yanında yüz otuz bine yakın öğretmen ihtiyacı yokmuş, ülkemize karşı düşmanlık besleyen Kuzey Irak aşiret reislerini konuşamaz hale getirmiş, Habur rezaleti hiç olmamış, PKK’lılar kahraman gibi gösterilmemiş mücadele edenler suçlu olamamış , ( bölünmeye hiç teşebbüs edilmemiş) kamu çalışanlarına grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı verilmişte sendikaların haberi olmamış,  Irak’ta 1milyona yakın  müslümanın katledilmesine seyirci kalınmamış, tele kulak skandalları yokmuş, yargı siyasallaşmamış,  iktidar partisinin laiklik karşıtı odak merkezli olma sucunu  anayasa mahkemesinden almamış,deniz feneri yolsuzluğu masalmış, ülkemizde yokluk ,yoksulluk ,yolsuzluk tamamıyla yok edilmiş de halkımızın büyük bir çoğunluğunun haberi yokmuş. Halkımızın büyük çoğunluğu yukarıdaki sıraladığımız olumsuzlukları bir palavra olarak görmüş ve ciddiye almayarak  kendi yaşam biçimlerinin son derece modern hayat şartlarında olduğunu ifade ederek AKPyi  yeniden 4 yıllığına ödüllendirmiştir.  Böylece herkes ettiğini biçtiği gibi sözün bittiği yerdeyiz.  Bu tabloya göre  iktidarı belirleyenlerin  şikayet etmeye hakları yoktur.Bu gidişin   sonucunda oluşacak yapı ise tek  parti ,tek adam ve  tota lider sistemin oluşacağı endişesi algılanmaktadır.Anayasanın ilk 3 maddesinin kaldırılması, Atatürk ilkelerinin yok edilmesi, ülkemizin bölünmesi (özerklik) konusu halkımızın  bir çoğunluğu tarafından ilgilenmediği ,yada onlara göre böyle bir tehlikelere inanmadığı sadece günlük yaşamı onun için çok daha önemli olduğunu görmekteyiz. Bu ilgisizlik yapısının oluşmasında emperyalist   tv  açık oturumlarının hazırlanması, yedire ,yedire, sindire sindire politikalarının  etkili olduğunu ileriki günlerde hazırlanacak olan yeni  anayasanın  hazırlanmasında yaşayacağız. Kandil ,İmralı müzakereleri kapalı değil ,açıktan yapılacak  teklifleri duyacağız ve beklide televizyonlardan seyredeceğiz.

 

12 Eylül diktatörlüğü ülkemizde bir kuşak kaymasına neden olmuştur.  Eğitimciler olarak bir başka eğitimciyi  eğitim ve sosyal konularda ikna etmekte sıkıntılar çekiyorsak muhalefet partilerinin de geri kalmış yerlerdeki insanları ikna etmeleri de bir o kadar zordur.  Ülkemizde dini sömürü aracı olarak kullanamayanlar iktidara gelmeleri de çok zordur. Halkımızın siyasi partilerde aradığı birinci öncelik ,sosyal devlet politikaları değil, kölelik düzenini kaldırmak değil, sadece dini vecibelerin yerine getirilip getirilmediğine bakmasından geçmektedir. Buna tarikat ve cemaatlerin rüzgarını katarsanız  adres hemen görülmektedir. Hele liderin karizması da varsa , iyi konuşuyorsa ,halkın nabzına göre hitap ediyorsa  irade orada belli oluyor demektir. İşte buradan çıkartacağımız sonuç 12 Eylülcülerin yaptığı hezimetin kimleri iş başına getirdikleridir. Sözde Atatürkçü , özde Atatürkçü olmayan  12 Eylülcüler  ülkenin bu durumlara gelmesinin en büyük nedenlerinden biridir.

 

12 Haziran secim öncesinde muhalefetin sözleşmelileri ve buna benzer olanları kadroya alacağını söylemesinin ardından , sözleşmelilerin kadroya alınması  secim yatırımı  olsa da  memnuniyet verici olmanın yanında  aynı hak  4C lilere de verilmesi gerekirdi .Fakat, ne yazık ki  verilmedi.Böylece  4Cliler bir nevi hükümet gözünde üvey evlat muamelesi görmüştür.   Oysa sözleşmelilerin kadroya alınmasını secime bir hafta kala  yapılmamalıydı.  Sözleşmelilerin kadroya alınmasını iktidar yanlısı sendikaların başarı hanesine yazmak doğru bir anlayış değildir. Bu konuda bütün sendikaların emekleri vardır. Merak edenler avşivlere bakmalarında sakınca görmüyoruz. Bizlere düşen görev bütün sendikalar olarak  eğitim sorunlarını çözmenin yanında emekli öğretmenlerin ve eğitim çalışanların emekli  aylıklarının düzeltilmesi, ayrımcılığın önlenmesi, kariyer basamaklarının herkese uygulanması, vergi diliminin yüzde 15 in üzerine çıkarılmaması, 418 nolu yasanın herkese uygulaması, öğretmen açıklarının talebinde birlik olunması, 4C lerin kadroya alınması, vb gibi önemli sorunların çözümünde başta yetkili sendikalar olmak üzere her yıl söylenmesine  rağmen sendika yönetimlerinden ülke genelinde  hiçbir  birliktelik sağlanamıyor. Eğitimcilerin ortak sorunların çözümlenmesinde bir araya gelemiyorsak  başkalarını  eleştirmenin anlamı olmadığı gibi içinde bulunduğumuz eğitim ordusunun hangi halde olduğunun bir kanıtıdır.

 

Eğitim İş olarak ülkemizde emek  sömürüsünün karşısında olmaya, Atatürk ilkelerinden bir tek kişi kalsak dahi taviz vermemeye  ve onun yolundan gitmeye , ülkemizin üniter yapısını korumaya ,ihanetin içinde olmamaya ,  eğitim ve sosyal  vb hakların alınması için mücadele etmeye devam  edecektir.”


Haber : 

Abone Ol