Alaplı

Reflü deyip geçmeyin!

Son yıllarda toplumda sık rastlanan hastalıklardan biri olan reflü, vücudun diğer bölgelerini etkileyerek çok ciddi sorunlara zemin hazırlayabiliyor

Abone Ol
Açken ya da tokken mide asidi ve sindirimle ilgili diğer mide sıvılarının yemek borusuna ve boğaza doğru geri gelmesine “reflü” adı veriliyor.
  
Kişide haftada en az bir kez göğüs kemiği arkasında yanma hissi ( kalp yangısı) veya ağzında ekşi-acı su tadı olması durumunda reflü hastalığından söz ediliyor.
  
Göğüs kemiği arkasında yanma hissinin veya ağızda ekşi bir tat olmasının, reflüde en sık görülen temel yakınmalar olduğunu belirten Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, “Bu iki şikayetten bir veya ikisinin aynı kişide bulunması o kişinin reflüsü olduğunu ortaya koymaktadır” dedi.
  
HASTALIKLARA YOL AÇIYOR
  
Reflü hastalığının yemek borusu dışındaki organları ilgilendiren yakınma ve hastalıklara da yol açtığını söyleyen Prof. Aytuğ, “Kalp dışı göğüs ağrısı, ses de kalınlaşma, ses kalitesinde bozulma, yutma güçlüğü, astım, boğaz seviyesinde yumru hissetme, sinüzit, farenjit, larenjit, diş çürükleri, müzmin öksürük reflünün yol açtığı hastalıklar arasında yer almaktadır.
  
Bir kısım pnömoniler (zatürre), akciğer dokusunda nedbe dokusu artışı, bazı gırtlak kanserleri vakaları reflü hastalığı ile ilişkilendirilmektedir” diye konuştu.
  
NE YAPMAK GEREKİYOR?
  
Astım belirtilerinin reflüye işaret edebileceğini belirten Uzmanı Prof. Dr. Ömer Necip Aytuğ, tedaviyi kolaylaştırmak için yaşam tarzı değişikliğinin şart olduğunu vurgulayarak şunları söyledi: “Hastanın yaşam tarzındaki düzenleyici önlemler ve diyet, tedavinin temelini oluşturmaktadır. Şişman hastalar zayıflamalı, öğünler sık aralıklı ve az miktarda tüketilmeli, akşam yemeği ile yatış arasındaki süre en az 2-3 saat olmalı, yatmadan önce atıştırma alışkanlığından vazgeçilmeli ve reflüsü olanlarda yatak baş tarafı yükseltilmelidir.
Diyet ve yaşam biçimi değişiklikleri, reflü hastalığında tedaviye yardımcıdır ancak sıklıkla tek başına yeterli değildir.”
  
Prof. Aytuğ, tedavide mide asit salgısının baskılanmasına yönelik ilaçların büyük çoğunluğunda etkili olduğunu, ilaçların yetersiz kaldığı durumlarda ise cerrahi müdahale yapıldığını sözlerine ekledi.

Haber : 

Abone Ol