KILIÇDAROĞLU’NDAN BİR İPUCU
08 Ekim 2021 13:14:19
Muhalefetin iktidara geldiğinde neler yapacağı tartışma gündemine oturmuşsa bir ülkede, anlayın ki iktidar gidicidir.
O koşulları yaşıyoruz…
Sol tarafta ise şu soru irdeleniyor:
CHP, iktidar olduğunda, devletçiliği ağır basan bir ekonomi programı uygulayabilir mi ? Dahası, iktidar ortaklarına bunu kabül ettirebilir mi ?
Daha berrak bir ifâdeyle, CHP, klâsik sosyaldemokrat bir programı aşıp ulusalcı/devletçi bir programı hayata geçirebilir mi ? Türkiye ekonomisini planlayabilir mi ? Bu anlamda ekonomiye müdahale edebilir mi ?
Umutsuz olanlar var, şöyle deniliyor:
Yapamaz ! Yapsa yapsa, neoliberalizme sosyal ya da “halkçı” bir makyaj yapabilir…
Umutlu olarlar da var:
Yapabilir ! Çünkü iktidarda kalmak istiyorsa, tüm riskleri göze alıp, radikal dönüşümler yapmak zorunda…Halk da bunu bekliyor zaten….
Ben bu konuda bir ipucu yakaladım. Şöyle:
Kılıçdaroğlu 5 Ekim 2021 tarihindeki parti grubu toplantısında şöyle bir tarım programı koydu ortaya:
"Bütün çiftçi kardeşlerime, üretici kardeşlerime, besici kardeşlerime anlatmak isterim. Bir sefer her ürünün bir taban fiyatı olacak. Maliyet artı makul kâr, eşittir taban fiyat. Bütün çiftçi kardeşlerim bunu not alsınlar. Maliyet artı makul kâr, eşittir taban fiyat. Bu ne demektir? Hiçbir çiftçi zarar etmeyecek demektir. Bunu neyle yapacağız? Planlamayla yapacağız. Kim neyi ekecek, bilecek. 1 yıl sonra taban fiyat ne olacak, onu da bilecek. Onun üstünde bir talep gelirse istediğine satabilir, ama taban fiyatın altına ürün düştüğü zaman, devlet alacak onu. Diyecek; hayır, ben çiftçimin zarar etmesini istemiyorum. Milletvekili arkadaşlarım, bunu gittiğiniz bütün yerlerde çiftçi kardeşlerimize anlatın. Bu aynı zamanda ne demektir? Fiyatlarda istikrar demektir. Hiçbir çiftçi zarar etmiyor, herkes ürününü ekiyor, herkes belli bir gelir sahibi ve dolayısıyla devlet de bütün bunları planlıyor. 19 yılın sonunda nereye geldik? Planlama yok... Çiftçi bakıyor bu sene patates çok iyi, hep beraber patates ekelim. Bu sene soğanlar çok iyi, hep beraber soğan ekelim. Ertesi yıl hep beraber batıyorlar. Sorumlu kim? Çiftçi değil, devleti yönetenler. "
İpucum bu !
Şimdi de başka bir soru:
Bu tarım politikasını tüm ekonomiye yayabilir mi ? Yani yeni bir DPT (Devlet Planlama Teskilatı) modeli getirebilir mi ?
Bu konuda da zaman zaman bazı “tüyo”lar veriyor Kılıçdaroğlu: AKP’nin dağ-taşı bile özelleştirdiği ekonomi politikasını tersine çevireceğini söylüyor; kamulaştırmalardan sözediyor örneğin…
Bu, teorikman mümkün. Ama, global ve “milli” tekellerin burnunu kırabilirse !
Tekelleri diyorum, çünkü ekonomiyi gerçekte global ve “milli/yerel” tekeller yönetiyor, zaman zaman yazdığım gibi, serbest piyasa ekonomisi modeli 19. Yüzyılın ortalarından bu yan müteveffadır; Ölü !..
Neoliberal tekellerini aşmanın yolu, devlet tekeli yaratmaktır. 1930-1950 Türkiyesinde olduğu gibi…
Kılıçdaroğlu bunu başarabilir mi ?
Tek başına iktidar olsa belki bunu dener belki; çünkü bu model yakıcı bir ihtiyaç haline geldi. 1930’lar modeli günün konularına göre revize edilerek Türkiye ekonomisini ayağa kaldırılabilir.
Yok, Batı’nın kıçına takılıp gidilirse, başa sarılır…
Muhalefetin genelinde böyle bir eğilimde de yok değil:
Masa kurup buluştuğu muhalefet ortaklarının bilinen ekonomik modellerinin özeti, özelci bir çizgide ! Milli Görüş’çü SP sözdışı !
Ama bu böyledir, uygulanması çok zordur diye, denemekten vazgeçmek de hata olur. Türkiye’nin ihtiyacı, devletin ekonominin kilit taşlarını elinde tutacağı bir planlı ekonomi modelidir. Ulusalcı bir model yahut…
Biliyorum
çok zor bu…
Ama, lâfını etmek bile hoş değil mi ?..
ETİKETLER : Yazdır