Kdz.Ereğli

EMEĞİN ÇELİKLEŞME ÖYKÜSÜ

Gazeteci-yazar Sina Çıladır'ın yeni kitabı çıktı.

Abone Ol

Gazeteci-yazar Sina Çıladır’ın yeni kitabı çıktı.

“Emeğin Çelikleşme Öyküsü” adını taşıyan kitap, Erdemir’deki işçi eylemleri ile sendikacılığın tarihsel gelişimini anlatıyor.
Defne Yayınları arasında çıkan kitapta önemli belgeler de yeralıyor.
Kitapla ilgili olarak arkadaşımız Aysun Kaya’nın Sina Çıladır’la yaptığı söyleşiyi alt sütunlarımızda yayınlıyoruz.. 
 
“KASABA POLİTİKACILIĞI HORTLADI!..”
 
A.K: Yeni kitabınız üzerine okurlara biraz bilgi verir misiniz?
S.Ç: Aslında “yeni” değil de yenilenmiş bir kitaptan sözetmek daha doğru olur. Çünkü bu kitabın ilk versiyonu 2000 yılında yayınlanmıştı. 2000 baskısını gözden geçirdim; 2012 yılına kadar genişlettim. Lâf aramızda 2000-2012 dönemi, konumuz açısından, hiç de hareketli bir dönem değil. Ölü bir dönem!..
 
A.K: Bu konuda yapılmış başka çalışma var mı? Ayrıca böyle bir çalışma yapmaya niçin gerek gördünüz?
S.Ç: Bildiğim kadarıyla başka çalışma yok. Olması da hemen hemen olanaksız. Çünkü, kitapta sözü edilen, etkinliklerine yer verilen 4-5 sendika bugün yok! Bunlar ya kapandı veya başka sendikalara katıldılar. Doğal olarak arşivleri de yitip gitti. Hele o dönemde yayınlanan ve dönemin sendikal bilincine tanıklık eden bildirileri ele geçirmek olanaksız artık!.. Bu konuda araştırma yapacak olanlar, ana-kaynak olarak, benim mütevazi çalışmamla yetinmek zorunda kalacaklar!..
Niçin böyle bir çalışma yaptınız sorusuna gelince…
Erdemir’in işletmeye açılışı, 27 Mayıs’ın getirdiği ve işçileri de kapsayan bir dizi demokratik hakkın pratiğe yeni yansıdığı döneme rastlıyor. Toplusözleşme, grev-lokavt, vb. kavramlar yeni yeni bilinçlere çıkıyor ve sosyal yaşama yansıyor. Örneğin Erdemir’de beş-on yıl içinde sürüyle yerel nitelikte sendika kuruluyor ve çoğu kaybolup gidiyor!..
Sendikal mücadele, hem işverene karşı ve hem de kendi içinde emekleme döneminde… Kaotik bir süreçten geçiliyor… Yer yer gülünç, çocuksu, inanılması zor olay ve aşamalardan geçerek!.. Erdemir işyeri bir tür denek taşına ya da daha doğrusu deney laboratuarına dönüşüyor!.. Kitapta onun için ayrıntıya girdim; başlarda bulanık akan suların nasıl durulduğunu göstermek için…
 
A.K: O dönem ile bugünü kıyaslar mısınız?
S.Ç: Arada dağlar kadar fark var! 1970 ve 1980’deki iki darbe, sol partileri de önüne kattı, özellikle ilerici-devrimci sendikaları da!.. İşçi sınıfı, gerek ekonomik-demokratik anlamda, gerekse siyasal anlamda ölü bir döneme girdi! Hâla da kendisini toparlayabilmiş değil!..
 
A.K: Yerel planda…
S.Ç: Yerel planda dışa-dönük ya da kitlelere dönük siyasal bir hareketlilikten sözetmek mümkün değil! 1960 öncesinin kasaba politikacılığı yeniden hortladı! Yerel politika sınıfsal zeminlerden kaydı, ideolojik bakımdan kimliğini yitirdi!..
Bu ekonomik-demokratik mücadele alanında da yankısını buldu.
Sıkıyönetim dönemlerinde bile siyasal ve toplumsal hareketlilik bugüne kıyasla daha canlıydı. Kitapta anlatılanlar, yerel plandaki sosyal ve siyasal mücadelenin nerden nereye geldiğini de (görece olarak) gösteriyor. İki anlamda da sınıf mücadelesinin üzerine ölü toprak serpilmiş gibi bugün!..
 
A.K: Teşekkür ediyorum.
S.Ç: Ben de.
 
 
 

Haber : 

Abone Ol