"Eğitim Ticarileştirildi"

Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, yazılı bir açıklama yaparak; öğretmen yetiştirme ve atama konusunda Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer'in açıklamalarını sert bir dille eleştirdi..

Abone Ol

Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol, yazılı bir açıklama yaparak; öğretmen yetiştirme ve atama konusunda Milli

 

Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in açıklamalarını sert bir dille eleştirdi..

 

Eğitim Sen Çaycuma Temsilcisi İsmet Akyol,” üniversiteleri birer ticarethane, öğrencileri de müşteri olarak gören bir zihniyetin hangi kriterlerle öğretmenlerde yeterlik arayacağı açıktır”, şeklinde konuştu..

 

İsmet Akyol’un yazılı açıklaması şu şekilde:
“Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in basına yansıyan öğretmen yetiştirme ve atama konusundaki demecinde dört kademeli bir çalışma başlatıldığını ve bu çalışmaların istihdam, öğretmen seçme, uyum kursları ve yeterlilik denetimleri başlıkları altında yürütüleceğini ifade etmektedir. Söz konusu demeç, bugüne kadar ifade ettiğimiz birçok sorunun kabulü olmakla birlikte sorunları çözmekten çok uzaktır.

 

150 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI VAR
Bakan Dinçer, 150 bin öğretmen açığı olduğunu kabul etmekle birlikte sadece KPSS’ye giren öğretmenlerin sayısal bilgileri üzerinden akıl yürütüyor olacak ki 230 bin öğretmenin atanmadığını ifade etmektedir. Halbu ki her yıl Eğitim Fakültelerinden yaklaşık 50 bin öğretmen mezun olmaktadır. Gerçekleştirilen atama sayıları ile birlikte bugüne kadar ataması yapılmamış ve yeni mezun olmuş öğretmenlerimiz bir arada düşünüldüğünde yaklaşık 400 bin ataması yapılmayan, işsiz öğretmen gerçeği karşımızda durmaktadır. MEB’in bu rakamlar karşısında Ağustos ayında yapacağı atama sayısı ise 11 bin ile sınırlı kalmakta ve ataması yapılmayan işsiz öğretmenler gerçeğinin yanına dahi yaklaşamamaktadır. Bakan Dinçer’e soruyoruz,
Madem bu gerçeği biliyorsunuz, başlangıç olarak kendi ifade ettiğiniz 150 bin öğretmen açığının giderilmesi için ne yapmayı planlıyorsunuz?

 

YOĞUN OLARAK SADECE 20 ALANDA ATAMA YAPILIYOR
Ataması yapılmayan öğretmenlerle “atanamayanlar” diyerek hakaret edenler, şimdi sistemin sorunlarını yeni görüp, bir haksızlık olduğunu kabul etmektedirler. Bakan Dinçer’in açıklamalarından anlaşıldığı üzere çeşitli alanlarda biriken işsiz öğretmen sayısının artmaması için YÖK ile MEB bir araya gelerek 2012’den itibaren eğitim fakültesi kontenjanlarının MEB’in öğretmen ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmesi amaçlanmaktadır. Bakan Dinçer’e soruyoruz,
150 bin öğretmen açığı hangi alanlarda ve ne kadar sayıdadır?
11 bin öğretmen alımı için oluşturulan başvuru kitapçığında hangi alanlarda açık olduğu neden halen belirtilmemiştir? Yoksa MEB hangi alanlarda ne kadar öğretmen ihtiyacı olduğu bilgisine sahip değil midir?
Eğer MEB alanlardaki öğretmen ihtiyacı bilgisine sahipse neden Ağustos atamalarında öğretmenlerimize hangi hakla böylesi bir eziyeti yaşatıyor?
MEB ve YÖK arasındaki işbirliği Bir önceki Bakan Nimet Çubukçu döneminde de dile getirilmesine karşın neden yeni Eğitim Fakülteleri açıldı?

 

MEB ÖĞRETMENLERİMİZİN İŞSİZ KALMALARI İÇİN BİLİNÇLİ POLİTİKA ÜRETİYOR
Üniversiteden mezun olup da ataması yapılmayan bir öğretmenin karşısında iki seçenek bulunmaktadır. Birinci seçenek güvencesiz ve ağır çalışma koşulları altında dershane öğretmenliği yapmaktır. İkinci seçenek ise ders karşılığı ücret alarak, iş güvencesi tamamen okul müdürünün iki dudağı arasında bulunan ücretli öğretmen olarak çalışmaktır. Özellikle Bakan Dinçer’in 150 bin öğretmen açığı tespitini ve atama sayılarını karşılaştırdığınızda açığın ücretli öğretmenlik uygulamasıyla giderilmek istendiği hemen görülecektir. Bu kapsamda Milli Eğitim Bakanlığı’nın istihdam stratejisinin “iş güvencesiz öğretmen” üzerinden şekillendiği gözlenebilmektedir. Buradaki amaç, eğitim fakültelerinden mezun olan öğretmenlerin etrafını kuşatan işsizlik, güvencesizlik gerçeği ile “ölümü göstermekte” ve 11 bin gibi komik rakamlardaki atamalarla “sıtmaya razı etmektedir”. Çünkü MEB’in aldığı formasyonun öğretmenlik mesleğiyle ilişkisine aldırmadan, düşük maliyetle ve istediği zaman işten çıkarabileceği kişilerle çalışmayı teşvik edebilmesinin ön koşulu, sayısı her geçen gün artan ataması yapılmayan, işsiz öğretmenlerin varlığıdır.
Ücretli öğretmenlik uygulamasını kaldırarak öğretmen açığını kadrolu ve iş güvenceli atamalarla gidermeyi düşünüyor musunuz?

 

SORUNUN MERKEZİNDE ÖĞRETMENLER DEĞİL, EĞİTİMİ TİCARİLEŞTİREN POLİTİKALAR BULUNMAKTADIR
Öğretmenlere her yıl yeterlilik değerlendirmesi yapılacağını ifade eden Bakan Dinçer, bir gerçeği atlamaktadır. Öğretmenlik uzmanlık gerektiren bir meslektir. Eğitimin niteliği de öğretmenin niteliği ile doğru orantılıdır ve öğretmen yetiştirmek için görevli kurumlar da Eğitim Fakülteleridir. Dolayısıyla üniversiteleri birer ticarethane, öğrencileri de müşteri olarak gören bir zihniyetin hangi kriterlerle öğretmenlerde yeterlik arayacağı açıktır. TKY, İKS, Performans Kriterleri gibi uygulamaların eğitimin niteliğinden ziyade, eğitimi nasıl daha iyi ticarileştirilebileceğine odaklandığı artık herkes tarafından bilinmektedir. Dolayısıyla Bakan Dinçer’e önerimiz sorunların merkezinde kendisinin mimarı olduğu bir çok politikanın olduğunu görmesidir. Kaldı ki öğretmen dahi olmayan kişileri ücretli öğretmen uygulamasıyla ya da para karşılığında verilen sertifikalarla öğretmen olarak istihdam etmeye kalkanlar, bu kişilerde hangi kriterleri arayacaklardır. Eğitim Sen olarak Bakan Dinçer’e soruyoruz:
Açıköğretim dahil, herhangi bir üniversiteden mezun olan ve öğretmenlik yeterliğine sahip olmayan kişilere ücretli öğretmenlik yaptırılabilen bir eğitim sisteminde hangi yeterlilik kriterleri ile öğretmenlerimizi değerlendireceksiniz?
Büyük özverilerle çalışan öğretmenlerimizin sosyo ekonomik koşullarından MEB’in onlara sunduğu olanaklara kadar bu yıla kadar MEB’i uyguladığı politikalar açısından yeterli buluyor musunuz?”


Haber : 

Abone Ol