Yeni Ufuk’un Göre
CHP’de delege seçimleri ile Kurultay süreci başladı.
Delege seçimlerini liçe kongreleri izleyecek, peşinden il kongreleri yapılacak. İlçe kongresinin delegeleri de hem yönetimi seçecek ve hem de il kongresine katılacak delegeleri…İl kongrelerinde de hem yönetim belirlenecek ve hem de üst kurul (kurultay) delegeleri seçilecek.
(Bu sadece CHP’ye özgü bir süreç değil, prosedür tüm partilerde böyle.)
Kısaca, kayıtlı üyelerinin kolektif iradesi, çeşitli aşamalardan geçilerek CHP genel yönetimini belirleyecek. “Tabanın (üyelerin) söz ve karar sahibi olması” ilkesi böylece hayata geçmiş olacak.
Buna, partiiçi demokrasi deniliyor.
Kurultayda alınan kararlar, yeni yönetim tarafından yukardan aşağıya yaşama geçirilecek.
Buna da merkeziyetçilik deniliyor.
İlkisi demokratik merkeziyetçilik adını alıyor.
Gelgelelim pratikte durum değişiyor. Uzatmadan söyleyelim, tüm kararlar gerçekte partinin genel başkanı ile yakın çevresi tarafından alınıyor. Milletvekili ve belediye başkanı adaylarını da onlar belirliyor.
(AKP’de tek adam).
AKP ile CHP arasındaki fark, CHP’de milletvekili ve belediye başkanı adaylarının küçük bir grup (oligarşi) tarafından belirlenmesi !
Özetle, CHP de, gerçekte merkeziyetçi bir parti.
Ne zaman yapılacağı belli olmayan Kurultay’da sadece yönetim seçilmeyecek, aynı zamanda tüzük ile program değişikliğine de gidilecek. Tüzük değişikliği, büyük bir olasılıkla, merkeziyetçi yapıyı biraz törpüleyecek. Esas önemli olan ise, olası bir program değişikliği !
CHP, önümüzdeki kurultayda ya Kemalizme ve Altıok programına yüzünü dönecek ya da ona iyice sırtını dönüp Amerikan/Batı tipi bir “liberal” (sol) sol parti’ye ya da sosyaldemokrat bir partiye dönüşecek. Batıcı düzen partisi kimliğini sürdürecek.
İkincinin olmaması için CHP’nin üyelerinden her kademedeki yöneticilerine kadar herkese büyük görev düşüyor.
Yani sorun, Kılıçdaroğlu gitsin mi kalsın mı sorunu değil. CHP özüne dönsün mü bir başka partiye mi dönüşsün sorunudur !..
Yeni Ufuk
Haber :
ETİKETLER : Yazdır